İDDİA: “Cevşen hakkında gelen rivayetler uydurmadır. Peygamberimizin böyle bir duası söz konusu değildir. Peygamberimiz Cevşen ile değil, giydiği zırh ile korunmuştur. İslam’daki tevekkül anlayışı bunu gerektirir.”
İddiaya Cevap:
Cevşen ile ilgili gelen itirazlar, rivayetin sıhhatı ile alakalıdır. Cevşen’in içeriği ile ilgili hiç kimsenin, başta bu iddia sahipleri olmak üzere, bir itirazı söz konusu değildir. Tam aksine, kaynağını şiddetle tenkit edenler, içeriğini de o kadar takdir etmektedirler. Zira çok kapsamlı bir dua ve iltica kaynağı olup, Allah’ın bin bir ismi ile ona sığınmayı içermektedir, diyorlar.
Cevşen’in kaynağı ile ilgili iddialara cevap vermeden önce, bir hususun altını çizmekte fayda görüyoruz.
“Said Nursi Gerçeği” adlı videonun başından sonuna kadar, en çok vurgu yapılan konu, şirk konusudur. Her şey doğrudan Allah’tan istenmeli, ona yalvarmalı ve ondan korkmalıyız, denilmekte ve aksini yapanlar küfürle itham edilmektedirler.
Ancak bu zihniyet sahipleri, Cevşen konusu gündeme gelince, bir anda dönüş yaptılar ve “sebepler de var, onu unutmayalım”, diye İslam’daki tevekkül anlayışını hatırlatmaya başladılar.
Hani her şey doğrudan Allah’tan istenecekti; alın size Cevşen. Bu Cevşen baştan sona, doğrudan doğruya Allah’tan istemek, ona yalvarmak, ona sığınmaktan ibarettir.
“Sizin de içeriğini takdir ettiğiniz Cevşen gibi, doğrudan Allah’tan isteme ve ona sığınma duası dururken, zırh giymeye ne gerek var.”
denince, çark etmeye başladı bu zihniyet. Hayır efendim sadece dua ve yalvarma olmaz, zırhı da giymek lazımdır, demeye başladılar. Sahih olmasa bile, “Zırhı çıkar Cevşen’i oku” rivayeti ile dalga geçmekten bile geri kalmadılar. “Zırh, kılıç, kalkan olmadan, düşmana karşı sadece, dua ile Allah’a sığınma kitapçığı olan Cevşen ile korunmak mümkün olsaydı, Müslümanlar, her savaşta Cevşen okur ve galip gelirlerdi.”
diyerek, alaylı bir üslup seçtiler.
Bediüzzamanın, “Münafık düşmanlarımın maddi ve manevi zehirlerine karşı gerçi Cevşen duası imdadıma yetişti…” diyor. Yani onu okudum, Allah’a sığındım ve iyileştim demektedir.
Her şeyi Allah’tan istemeli ve ona sığınmalı diyen, aksini yapanları şirkle suçlayan müddei, Bediüzzaman’ın yukarıdaki ifadesini tenkit ederek, sadece dua ile insan sağlığına mı kavuşurmuş demeye başlamış. İşin garip tarafı, Bediüzzamanın, “Cevşen duası ile iyileştim” ifadesini gerekçe göstererek, bunu da bir şirk olarak ileri sürmesidir.
Gerçekten bu zihniyet sahiplerini anlamak mümkün değildir.
Eğer dua ile iyileşmek şirkse, peki belgeselin başından bu yana, durmadan dile getirdiğiniz, “Her şeyi sadece Allah’tan istemeli, ona yalvarmalı ve ondan korkmalı.” iddianızı nereye koyacaksınız?