İnsanın mahiyeti ve duanın tanımı

Duanın ne demek olduğunu bilemezsek, onu gereği gibi yapamayız. O zaman da dua, üzerimizde gerçek fonksiyonunu icra etmez. Öyle ise, önce duanın tarifinden başlamalıyız.

Aklımız kısa; aczimiz, fakrımız, ihtiyaçlarımız sınırsız; arzularımız, emellerimiz, beklentilerimiz hadsiz; gücümüz sınırlı…

Mahiyeti böyle olan, elbette sonsuz kudret, rahmet Sahibine müracaat ile yardım dilemeli, bütün benliğiyle Rabbine yönelmelidir. Her şeyi idare eden, sevk eden O’dur. O zaman, doğru bir şekilde O’ndan istemeli ve talep etmeliyiz.

Nasıl ki, asansör düğmesine basmak için kolumuzu, elimizi hareket ettiren aslında biz değilizdir. Yani bu fiilin ‘hakiki sahibi’ biz değilizdir. Zira, bir kolun kalkması, kasların harekete geçmesi yüzlerce fizikî, kimyevî, fizyolojik, fizyonomik işleme bağlıdır. Bütün bunlar bilgimiz dışında, gücümüz dışında cereyan etmektedir. Haberimiz olmadan dönen bu işleri, elbette kendimize mal edemeyiz. Öyle ise, biz yalnızca ister, talep eder, düşünürüz. Yaratan ise, sonsuz kudret ve hikmet sahibi olan Allah’tır.

İşte bu istek, talep ve arzuların genel adı duadır.

Dua, “deâ” kelimesinden mastar olarak gelen bir kelime olup, bir ihtiyacın giderilmesini istemek manasındadır.

Aynı kelime, hayır dua etmek, beddua etmek, çağırmak, isim vermek, yardım istemek manalarına da gelmektedir. Çağırmak, getirmek, istediği bir şeyi belirtmek, yüceltmek, ta’zim etmek, Allah’a karşı rağbet, niyaz, yalvarış, tazarru, Allah’tan istikamet ve hidayet istemek, birisini bir şeye sevketmek anlamları da vardır.

Istılâhî olarak dua, Allah’ın yüceliği karşısında kulun aczini itiraf etmesini, sevgi ve ta’zim duyguları içinde lütuf ve yardımını dilemesini ifade eder.

Bir başka tarife göre: “Duâ, bir şeyin yapılmasını veyahut yapılmamasını, Allah’ı medih, sena, övgü yollu ve kulun zillet ve ihtiyacını ifade eden bir dil ile istemeden ibarettir.”

Duanın en önemli fonksiyonu, aczini itiraf ve Cenab-ı Hakk’ı ta’zimdir.

Bu zaviyeden bakıldığında duâ “Bir sırr-ı azîm-i ubudiyettir. Belki ubudiyyetin ruhu hükmündedir.” (Bediüzzaman Said Nursî, Mektubat, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 289.)

Sonuç itibariyle duâ, kulun aczini anlayıp kulluğunun gereği olan her meşrû ihtiyaç ve arzusunu Allah’a havale edip, O’ndan istemesi demektir.

One comment

  1. Açıklamalar çok güzel faylarım Allah razı olsun. Selam ve saygılar sunarım.

Memet AĞIRBAŞ için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir